Ya çok canımı yakan bir şey var.
Selma Taran.

Beni çok ilgilendirmezdi eğer o olmasaydı.
Hiç raclette yemediyseniz bana fransız kültüründen,macarondan falan bahsetmeyin.

Ölürüm.
Kodak EktaChorome – çok yeşil
Fujifilm Velvia 50 – yeşil ve biraz mavi
Fujifilm velvia 100 – çok kırmızı ve biraz sarı
Fujifilm sensia 400 – mavi ve yeşil
Fujifilm sensia 100 – kırmızı
Fujifilm Provia 400 – yeşil ve sarı
Konica Centuria 100 – küçük renk sapması





Bu işime yarayacak. Kalsın bi köşede.
Dia film kontrast ipuçları. 
İlgilenen varsa copy-paste.

Bu işe başlayayım  dedim de zaten varmış ya. Aman el atmadığınız şey kalmasın. 
"Kendi tasarımım canıığm" diye diye medine fukarası olasınız.
Ay neyse öptüm.


Biz ayakkabımızın altına sakız yapışınca çığlığı basan kızlar bu ayakkabıyı giymek için yırtınır mıyız sizce?
Fil ayakkabıymış adı da. 
Bildiğin fil tezeee o ya.
"Bir insanın tek başına mutlu olması utanılacak bir şeydir"


Çok şeyden utandım ama bundan hiç utanmadım.
Adamın Albert Camus olması haklı olmasını beraberinde getirmeyebilir. -miş



Baharı yaşamadan yaza geçmemiz yüzünden herkes sevgilisinden ayrılıyor. Varmış bu baharda keramet. Neyse kasımda aşk başkaymış cancağızlarım az bekleyin.
Bugün kilisede kitap,mum,broşür vs standına dikkat ettim de. Tahta standın bir köşesini delmişler,bağış havuzu gibi bir şey. Aslında her şeyin fiyatı yazıyor. Sen aldığının parasını oradan atıyorsun. Görevli falan da yok. Neyse mühim olan bu değil.
Kapı menteşesi çalarak zengin olacağı kafası yaşayan insanların olduğu bir ülkede,İstiklal'deki bu kilise nasıl dikkat çekmemiş.
Tam şuraya vıcık vıcık bir şeyler yazıyordum ki masada duran soprano soslu makarnayı gördüm.
Adioooos!

Gözlük almadığımı düşünsenize. Aldım zaten.

Şu sahneler bizde niye 'bön bön bakan erkek ve her şeyden korkan kız' şeklinde gerçekleşiyor. Ne güzel işte şöyle.
Aile doktorumu 'rahmetli aile doktoru' sıfatına sokmak için çok hevesliyim.
"Yüzüne makyaj mı yaptın" dedi ya. Manyak mısın lan!
Müzik ruhun gıdası ya şimdi,diyorum ki bazılarımız çok benziyoruz enstrümanlara.

Nurşah; elektro gitar. amfiye takmazsan yani 'damarına basmazsan' şeker gibidir. rahatsız etmez. nasıl davranacağını bilip bilmemen önemli değildir. zararsızdır. ve en temel parçalardan biridir.
Tutku; akordeon. Bi kilo alıyor bi kilo veriyor çünkü. Ruhsal olarak daha benzetemedim bulacağım.
İbrahim; bateridir mesela. istediğin yönden bakabilirsin.
Ata; arp.  arp ses çıkarsın diye bir yayı germek ve bırakmak lazım. o yay senin istediğin gibi dönmeyebilir,istediği gibi döner ve o sesle yetinmek zorundasındır.
Ben muhtemelen glockenspiel denen aletim. biraz aptal. yol-yordamla çalınabilen. basit görülen ama orkestrada en çok sesi duyulan enstrüman. Vezir de rezil de eder.

Ekleyeceğim daha.
Fotoğrafsız post-tivit lerime bakıyordum da. Daha dün 'belki Speos a giderim' demişim. 
Yine de yiğitliğe bir şey olmasın diye ekliyorum ' abi Speos bana gelsin'.

3 gündür kullandığım bol abi ve oğlum lu cümleleri akşam üstleri "İngiliz kasiyer kız Rachel" havasında içtiğim biraya borçluyum. Bu görgüsüzlüğüm,çevir aç kapağı açacakla yerinden sökmeye çalışan türk kızı Rümeysa cahilliğinden geliyor olabilir.
Abi 'kobra' lakaplı bir kocamın olmasına,o 'kobra' lakaplı kocamın çocuğuma 'tıknettin' diye seslenmesine asla ama asla şu 'Gönülçelen'in "My Fair Lady" den esinlenmiş olma gerçeğine üzüldüğüm kadar üzülmem.

O değil de hala Akasya Durağı diye bir gerçek var.
Yurt dışında eğitim veren fotoğraf okuluyla görüşürsün. Portfolyo yollarsın.
Değerlendirmeye alırlar falan.
2 gün hayal kurarsın. Ne çılgın piiilanlar tanrııım!
Sonra o ebleh ebleh baktığın e-posta kutusunda,bilgisayarda boşluk bırakma,satır atlama cart curt tuşu yokmuş gibi yazılan eşşşek kadar bir mail görürsün. Gözün yalnızca o kelimeyi arar; "scholarship".
Durun hikaye burda bitmedi. Oaadar da değil yani o kelimeyi gördüm.
Bilet almaya doğru canım google a girersin.
Sonra o eşşşek mailin çevirisi tamamlandığında bakarsın ki burs dedikleri yaklaşık 3000 euroyu bir taraflarından şırıngayla alacakları %50 sukılırşipmiş.
Hikaye bitti de iyi yani var abi.
-Kanka ben Paris Speos Enstitü'den burs kazandım da gitmedim.
(Karşıdaki seni ya idealist görüür,ya da gerizekalı. İşte risk budur)
Bu dünyada  D&R'dan bir hayli ucuza aldığı filmleri, dvd oynatıcısı olmadığından dolayı izleyememek diye bir pislik var.

Şu cümleyi 4 kere toparlamaya çalıştım. 
5 oldu.
Sormadığın bir şeyin cevabını beklemek de ağır ruh hastası işi.
Tarayıcıyı yanıma ışınlamak istiyorum. Burada görmek istediğim-görmenizi istediğim "ağır ruh hastası işi" resimler var. Yaparım ya.
Şu dünyada en çok poğaçaya hasret kalmışım gibi yedim bugün.
Makineye aldığım kılıfın kargosu bedavaya geldi diye de zibil gibi siparişte bulundum.


Neyse ki annemden  'eğer ünlü olursam çocukluk fotoğraflarımı basına vermemesi' konusunda söz almayı başardım. Huzurluyum.
Makineye su altı kılıfı alabilen ilk insanmışım gibi hevesliyim de. 
Önce bi 5 kilo vermem lazım.
Çok güzel günlere uyanıyorum a dostlar.
Her şeyi bırakın da en can alıcı yerlerde kendini gösteren sinsi "hadi" nedir ya. 
-Gideyim ben
-Hadi
-Ben yatıyorum
-Hadi
-Biraz kitap okuyayım
-Hadi


Survivor'ın Tevfik'i neyse ikili ilişkilerin "hadi"si de o. Hadisi oldu yalnız,hadis'i gibi ehiehi.
İçim kıyılıyor.
Ve bu saatte ve başka saatlerde ve evet hiç bir zaman hiç ama hiç işim yok.




Abi belki Speos'a giderim o değil de! Of.


 Nurşah'ın seri çekimi. Benim seri konuşmam.
 Bedük'le ilgili bir şeyler söylüyordum.
 (iyiki ses yok ehi ehi )


YOKYA!


When it rains,




Nurşah'ın filmin yarısında uyumaya başladığını hatırlıyorum.
Eğer uyumasaydı bunu duyacaktı;

"Bir kadının hayatına en azından bir alçak girmedikçe, yetişkin bir kadın sayılamaz."
                                  
                “Galiba sadece anlaşamadığımız konusunda anlaşacağız…”





Bugün okulda biri yanıma gelip sen Zeynep Erdoğan'a benziyorsun dedi. Tanımadığımdan ötürü 'kim ki' dedim. Modacı dedi. Yalnız soyadını aklımda tutamadığımdan eve gelene kadar aklımda hep Zeynep Tunuslu vardı. 1.5 saatlik yol 5 saat oldu yemin ederim. Bir korku,bir sinir harbi falan. 
Şimdi bunu neden yazdığımı anladınız mı?
Oğlum Zeynep Tunuslu ya,töbe yarabbim hadi benzeseydim.

Popişe yerleşen şemsiye ııh mümkün değil. 
Şimdi sakin ol,arkana yaslan ve 6 izleyicine dua et.

Nedir bu film tutkusu allasen?!  diye düşünenlere geliyooor. 
Kullanmadığınız,eski,yeni fakat yanmış (ki benim filmim öyle) filmlerinizi böyle değerlendirebilirsiniz mesela.
Bunun neresine zincir takılır? Film sarma yerini bir iğne yardımıyla deliyoruz. E tabi toplu iğne değil. Kalın bir iğneyi ocak ateşi yardımıyla ısıtarak kolayca yapabiliriz. Ben bunu bugün yaptım. Çiziğim yanığım kırığım çıkığım olmadı. Bende olmadıysa sizde hiç olmaz ama yinede dikkat edin.
Yine de "Onla mı uğraşacağım yea" derseniz getirin ben yaparım.


Buraya tam 5 dakika önce bir hikaye yazdım. Sonra sildim.
Sadece son satırı kaldı.
 'Çok'larda yaşamak.

Aslında gittim. Geç kalmıştım belki. Taksiden medet umdum.
Gerçekten gittim. Çok erken gitmişim.
Sonra yine gittim. Bu defa geç kalma kaygım yoktu.
Ve neyse ki akbilim yanımdaydı.
Karpuz kabuğundan gemiler yapamadım ama çikolata paketinden filtreler yaptım. 
O yüzden bu albümün adı 'Dijital Küf' olsun.





Size "gidin" dersem alınınız.



Ve Ata'ya teşekkür edersem alınmayınız.
The Hungarian Suicide Song.

"how much i wanted you"





                                                                                                                  (şaka.)


Bazen çok hırçın oluyorum. Sonra toparlanmaya çalışıyorum ve çok katı oluyorum.
Hep atlattım sanıyorum. Hayır öyle sanılmasını istiyorum. Ama anlaşılsın da istiyorum.
Aslında insanları 'değişken' diye tanımlarken bile ben değişiyorum.
Kaybetmeyi sevmiyorum ama kazandıklarıma da bakmıyorum.
Ve uzun süredir hırçın olduğumu farkedebiliyorum. Kızıyorum. Çünkü aslında atlatamadığımla yüzleşmek gururuma dokunuyor. Ayıpmış gibi. Çok değer verdiğim birinin tek lafıydı bunların nedeni. Sen de severdin,değer verirdin. Herkese olduğu gibi. Bu yüzden hiç güvenemedim bir daha.
O kadar canımı acıtıyor ki en ufak şeyler bile. Telefona gelen mesajlar,televizyon,afişler. Her gün önünden geçerken istem dışı seni aradığım okul. Sözler,söylemler,resimler,yazılar. Alibeyköy mesela.
İnsan bulamayacağını bile bile aramak istiyor. Sen de istedin. Ama yine ben kaybettim.
Sonra sağ bileğim. Suçluluk duyuyorum bazen. Yaşatmama gerek yok ki,zaten yaşıyor diyorum. Ve aklıma 'gitti' deyişlerim geliyor. Her sorana,soramayana. Uygun bir kalıp bulana kadar hep 'gitti' dedim.
Ama hiç 'bıraktı' demedim. Her şeyde buldun sen beni. Bir insanda,fotoğrafta,yazıda.
En son bir insanla geldin. Sonra öfkelendim. Avutmak için diye düşündüm. Sonra yine öfkelendim.
Ama onu dinledim. Dik başlı olsam da dinledim. Uyguladım ama öfkemi durduramadım. Belki kırdım,belki gitmiştir bilemiyorum.
Elbette yetinmeyi hep bildim,öğrettin. Bana her güzelliğin kriteri olarak gördüğün kişiyi bıraktın.
Ama sonuçta gittin. Ve ben gidenleri hiç sevmedim.
Sen hariç. Hırçın olduğumda göğsüne kıvrılıp masal isterdim. Hep keloğlan olurdu.
Ve ben bu pazar yine hırçın olacağım. Sonra gözlerimi kapatacağım. Sen masal anlatırken ben hiç ama hiç ağlamayacağım. Ama artık çöven otunun çorbasının yapılmayacağını biliyorum. Yine de inanacağım. Ve hala benimle olduğunu bilsem de, yine de anacağım.
Bazen ders çalışmak da özet geçmekten ibarettir.






1










2











3   Ami Vitale












4     Brownie Junior
















5        Sipa Press











6      Inge Morath












7    James Nachtwey











8      Yusuf Karsh
















9   Murad Sezer













10     Pulitzer Ödülü
















11      Richard Avedon















12      Ara Güler














13   Nuri Bilge Ceylan














14      Der Spiegel















15     Ernst Haas











16       Sebastiao Ribeiro Salgado










17   Henri Cartier Bresson








İşte Çetin Hocam çok çalıştım gerçekten.
Aklımda kalsın diye de böyle bir yöntem uyguladım.
Yarın 85 civarı bir not alırsam 90'a tamamlarsınız öyle değil mi?
Bence bir öğrenci böyle not istemeli. Uygulamalı çalıştım hocam.
Saygılar.
Mesaj vermeye ne kadar hevesli bir millet olduğumuz;





bu fotoğraftan,










Aynı zamanda ne kadar aptal olduğumuz da



  

 
bu fotoğraftan anlaşılıyor sanırım.















Dayanamadım bir kaç şaheser daha paylaşacağım.









     
















                ABİ!
Seçim dolayısı ilen yaptığım tüm yorumlar sırasıyla burda. İlk defa bizdeee!!!! demeyeceğim çünkü sadece burda yani. (bihter kolyesi geldiii gibi oldu neyse)


-Burda herkesin CHP li olup,Bahçeşehir'i bağladıkları yerin Akp li olması dolayısıyla buranın adının Akp çoğunluğuyla geçecek olması acı verici. Bu mesajı yazan kız sağır oldu..
-Oy vermeye superman tişörtü ile giden kırmızı rujlu yeşil ojeli genç kızın oy vermesine gerek kalmadan CHP hanesine 1 oy eklendi.
-Kankeaa Kankaa hakketen CHP ye oy verdim mi saniyosun
-Tuncay Özkan giremiyor meclise. Pardon çıkamıyor hücreden. Ama neyseki Hakan Şükürümüz var goool(!)
-Tesettürler Türkiye
-Oha Dominos'un reklama gel hahah hınzırlaaar
-Star'ın Diyarbakır muhabiri Ferit Aslan çok tatlı değil mi ya? Valla bi sevimli böyle
-İşte KUZU KUZU da geldi meclise.
-Neyseki 330'un altında kaldılar diyerek bu seçimin polyannalığını da yapıyorum.
-O değil de 10.000'e yakın oy geçersiz sayılmış hem CHP ye hem Tuncay Özkan'a oy verildi diye. Bu konuda iyice uyarsalardı keşke. Ben bile bağımsızları görünce bir an tereddüt etmiştim.
-Oğlum 'devrim sokaktadır' larınızı twittera yazmayın. Mesela bu beni gerçekten güldürüyor ya
-Ay bak bi daraldım ha. Kucaklama beni nolur amcam nolur recep ya.
-Armut sandıkta,recep balkonda sallar durur vuuaay vuay.
-RİSK BUDUR; http://yfrog.com/h37q33j
-Hiç bu kadar ayıp statü yazmamıştım ama bugünlük geliyoooooor;
Seçenin ağzına ederler,ağzına edeni seçerler. 
(Siz kafanıza göre çevirin. Yumuşattım ben)
-Oğlum Tayyipcan ve kızım Sümeyyenur ile zikir çekerek Humeyni amcalarını anıyoruz.




O değil de; Çok konuşmuşum be!





Don't worry. be travel.
Şurda iki gıdım izleyicisiniz bari bunu da izleyin.

Bir gün daha böyle bitti. Neler öğrendim;
Bahçede her bulunan şey altın değildir.
Teşekkür etmek fuzuli bir ihtiyaç.
Teşekküre cevap vermek sınavda boş kağıt vermek gibi.
Hava çok sıcakken siyah giyilmez.
Her Suadiye Lisesi mezunu kısa saçlı ve kirli sakallı olmaz zorunda değil.
Beton Ada okunmalı.
Ayrıntı Yayınları'nda kitaplara bakmak için çevrenizdekileri itip kakın.
Hediye almak (her iki anlamda) çok keyifli.
El ve ayak çizemiyormuşum.
Filmleri yakmamak için çaba harcamak gerekiyor.
Cağaloğlu'nda adını bilmediğim cadde çok güzelmiş.
Moral,bozulmadan da var olabilen bir şeymiş.
    Burçları ancak birisi paylaştığında okuyan biri olarak bugün tabumu yıkıyorum.
    Bakalım neymiş;

KOÇ burcu en inatçı burç olarak nitelendirilse de aslında sevdiği insanlara karşı bi inadı yoktur. o kendisiyle inatlaşır her zaman.  (doğru)


Koç burcu kararsız bir burçtur neyin doğru neyin yanlış olduğunu kestiremez, kestirse bile canının istediğini yapar. O sadece anı yaşar. (son cümleye kadar evetti bebişim)


Koç burcu sadece anı yaşadığı gibi anlık sinirlerinin de kurbanı olabilir. Evet daha sonra pişman olur ama sinirlendiğinde gözü bişey görmez. (eke eke bik bik doğru çok)


Koç burcu sıcakkanlı bir burçtur. ne olursa olsun kimseye kin beslemeyi beceremez. Genelde başarılı olurlar ve çekemeyenleri fazla olur.  (meyve veren ağacı taşlarlarmış,egocum tavanda ne arıyorsun?)




Koç burcunun seveni çok olur,ama o çabuk bağlansa da çabuk aşık olmaz. Sadece bir kere en fazla iki kere severler ilk aşkları başkadır. (kimle gerçek aşk yaşadığımı da bi söyleyivereydin)


Koç burcu insanlara çabuk güvenir ve sonunda hayal kırıklığına uğrar,kalbini bi kere kıran onu hayal kırıklığına uğratan insanı siler. (oh iyi ediyormuşum,az bile)


Koç burcu için en uygun meslekler : Modayla ilgili ve turizmle ilgili meslekler olabilir. O aykırı bir insandır ve hayal gücü kuvvetlidir. (egocum tavanı sen mi deldin aaa ne arıyorsun bulutlarda)




Güzel şeymiş bu burç durumları falan ya. Takip edeceğim artık. Burç uyumu olmayan insanları siliyorum. Ehieh şaka.

Bazen mutluluk özet geçmekten ibarettir.